3 Ekim 2012 Çarşamba

YERKÖYLÜ FİKRET'İN ANLATTIKLARI


BAŞINDAN İKİ EVLİLİK GEÇEN DAR GELİRLİ BAKANLIK MEMURLARINDAN YERKÖYLÜ FİKRET’İN ANLATTIKLARI

İktidar partisinin kongresi dün bitti. Nasıl bir kongreydi anlatayım. Hem şunu açıklamam lazım. Neden iktidar partisi dedim, AKP diyemedim? Bendeniz memurum. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir okulda memur olarak görev yapıyorum. Daha önce bir yazım yüzünden soruşturma geçirdim. Yazıyı internette yayınlamıştım. Başına neler geldi anlatayım. Birisi yazımı ihbar etmiş. Kim olabilir diye düşündüm. Bir kadından şüpheleniyorum. Koca kadındı. Çocuk sahibiydi. Tanışır tanışmaz kafasına koymuş. İlla evleneceğiz. Evlilik meselesinden çok çektim. Kadın evlenmek ister, erkek kaçar. Hayat bir filmse benim filmlerimin konusun hep böyle oldu. Filmin konusu hep şu: Tutunamayan bir kadın ayakta durabilmek için bir erkeğe ihtiyaç duyar. Allah karşısına beni çıkarır.  

Kadın değil mi, evlenelim diye tuttururlar. Erkeksen ve dar gelirliyse bu ülkede bekâr kalmak zordur. Kaldın diyelim. Bekârlığın tadı mı çıkarırım sanıyorsun. Bekârlık sultanlık derler ya, değildir. 35 yaşında yalnızsın. Az gelişmiş bir ülkede kadın yalnızca seks olsun diye seks yapmaz. Bulduğun kadın yakana yapışır. Evleneceğiz derler. Adamsan evlen benimle. Kültürümüzde bu var; bir adam bir kadına yanaşıyorsa iyi niyetli olacak. İyi niyet evliliktir. Evlilik olmadan olmaz. Oldu mu yandın. Hem kadını yakarsın hem kendini.

Kadın ağlar. Sosyal durumumu hiç düşünmüyor musun der. Siz erkeklere bekârlık kolay… Yatıp kalkarsın. Oh ne güzel…  Kadın hemen orospu damgası yer. Evlenmeden birlikte olamayız. Ne yapacaksın. Genelevleri de kapattılar. Kapamasalar ne olacak? Cinselliğin yaşanması iki eşit insan arasında mümkündür. Para ile cinsellik olmaz. Bedenini satan kadının cinselliği cinsellik sayılmaz. Korkunç bir durumdur bu.  Yine tecavüzde bulunuyorsan ama bu defa para ile razı etmişsin. Bu tür seksten ayır gelmez. Ne olacak peki? Evleneceksin. Evlenemem. İki kere evlendim yetti.

Ne yaparsan yap imkânsız. İşin içinden çıkamazsın. Arkadaş olsak. Olmam, olamam. Bekâr kadın erkekle arkadaşlık yapamaz. Hayat filmlerdeki gibi değil. İnanın değil. Biz memurlar, işçiler, esnaftan olanlar kadınlarla arkadaşlık yapamayız. Boşuna demiyorlar, cinsel açlığın Afrika’sı Türkiye’ diye. Yanımızda bir kadın varsa sevgiliniz ya da akrabanız olmalıdır.  Karşı cinstir çünkü. Cinselliğini yaşayamayan karşı cinsler arkadaş olamaz. Giderek tutuculaşan bir ülkede kadın erkek arkadaşlığı tehlikelidir. Yani çoğunluk, toplumun büyük kesimi cinselliğini yaşayamamaktadır.

Bir de sosyete var tabi. Helal olsun onlara. İsteyen istediğiyle yatıyormuş. Yatsınlar. Yatmaktan değil asıl yatamamaktan zarar gelir. Biz, bekar memurlar, işçiler, tüm çalışanlar cinselliğimizi yaşayamadığımız için sinirli oluyoruz. Hiç duydunuz mu sosyetede namus cinayeti diye bir şey. Yok. Namus cinayeti bize; fakirlere özgüdür. Zengin olan, kültürlü olan namusu bacak arasından çıkarıyor. Biz çıkaramadık. Bin yıl geçti yapamadık. 

Gerçek şu ki ben de sosyete gibi düşünmekteyim ama yapamıyorum. Ortamım yok. Karşıma çıkan tüm kadınlar beni bir şey sanıyor. Ayakları üzerinde durabilen kadın yok.  Bir de işe cinsellik karıştı mı bittin. Kadın yakana bir yapışır ki imkanı yok koparamazsın.

İhbarcım olan kadından söz edecektim. Unuttum. İster istemez ben bu kadından kaçtım. Vay sen misin kaçan. Ben sana yapacağımı biliyorum dedi. Dediği gibi de yaptı. İnternette peşime düştü. Sosyal paylaşım sitelerini aramış.  Bilmeden arkadaşlık isteğini kabul ettiğimi sanıyorum. Nereden bileceksin. Adı başka, resmi başka… Bir kadın arkadaşlık teklifinde bulunmuş. Bu arada Facebook’u unuttuk. Facebook’ta kadın erkek arkadaşlığı kolaydır. Yerine göre yüz, iki yüz, atta binlerce kadın arkadaşın olabilir. Atilla İlhan’ın şu dizesi geldi aklıma: Ne kadınlar sevdim zaten yoktular. Facebook’ta aşk böyle bir şey. Benden söylemesi.  

Bu hain kadınla karşılaştığımda şimdiki kadar tecrübeli değildim. Yazdığım yazıların altına ismimi de ekliyordum. Ne varsa? Kıytırık bir yazıydı işte. İlle de kimin yazdığı belli olsun. Oldu sonunda. Kadının imzasız şikayet mektupta şu varmış: Adam hem memur hem bakanlığı eleştiriyor. Ne eleştirmesi hakaret ediyor.

Yalan. Ben kimseye hakaret etmedim. Gel lan buraya! Ne sanıyorsun sen kendini? Kim oluyorsun da devlete hakaret ediyorsun dümbük! Yazdıklarım fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemezmiş. Yazdığım bu yazıyla yemek yediğim kaba işemişim.

Şaka değil. Gerçekten yaşadım bütün bunları. Bakanlık müfettişi mektubu alıp geldi. Söyle bakalım dedi neden böyle bir yazı yazdın. Ne yazmışım ki? Demişsin ki “bizi kim yönetiyor? Bizi yönetenler yaptıkları saçmalıkların farkında değil mi?” Ne var bunda? Diyemezsin efendim. Sen memursun? Memursam memurum. Düşünce özgürlüğü yok mu? Olmaz mı? Düşünce özgürlüğünün alası var bizde. Çok düşünenleri biraz dinlensinler diye hapse atıyoruz. Fena mı? 100’ün üstünde gazeteci tutuklu. Hapishanede dinlenmeye alındılar. Ne zaman çıkacakları belirsiz…

Sıradaki düşünce suçlusu bu kez benim. Müfettiş şöyle devam ediyor: İstediğini düşünebilirsin ama yazamazsın. İnternette bile olsa yazmayacaksın. Yazmış bulundum. Ne yapacağız şimdi müfettiş bey? Ceza alacaksın! Ne mesela! Korkma asılmazsın. Ne ceza alırım onu söyle! Maaş kesimi cezası… Devlete, bakanlığa hakaret ettin. Ne hakareti? Bizi kim yönetiyor demek padişahımız efendimize kafa tutmaktır.  Sen ki memursun, bir memur bizi kimin yönettiğini bilmez mi? Bizi hiç kim yönetiyor diye sorar mı? Kimin yönettiği belli değil mi? Padişahımız Tayyip Bey, bunu kafana sok. Bizi Tayyip Bey yönetiyor. Anladın mı şimdi! Birçokları bunu kabul etti. Sen de kabul et.

Kongre dedim ya… Kongrenin tek adamı Tayyip Bey’di. Hitler gibi kürsüye çıktı iki buçuk saat konuşma yaptı. Ama ne konuşma, salonda ağlayanlar oldu. Hitlerin ağzından Türkiye duygu yüklü şiirler dinledi.  Gördüğünüz gibi şu an durumum daha kritik. Bu kez sayın başbakan için Hitler benzetmesinde bulundum. Benim saklanmam lazım. Ben kaçıyorum. Saklanacak delik arıyorum desem yeridir.

Hiç yorum yok:

SÖZCÜ GAZETESİNDEN SEÇME MAKALELER AÇ, İNDİR, OKU