17 Ekim 2012 Çarşamba

İZZETTİN'İN ANLATTIKLARI


MANİSA’DA KAMYON ŞOFÖRLÜĞÜ YAPAN GÖLMARMARA DOĞUMLU İZZETTİN’İN ANLATTIKLARI

Selam. Kendimi tanıtayım. Bendeniz Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde doğmuşum. Adım İzzettin. Manisa’da şoför olarak çalışıyorum. 90 model bir kamyonum var. Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyorum. Şaka değil arkadaş. Dünya âlem biliyor. Türkiye’de benzin pahalı…  Dörtte üçü vergi… Yemin ederim para kazanamıyoruz. Ne kazanıyorsak devlete... Akşamları iki kadeh rakım vardı. Ona da zam yaptılar. Kullandığım ne varsa dünyanın her yerinden iki üç misli pahalı anlayacağınız.

Tamam. Bu konuyu geçelim. Vatandaş olarak siyasetle uğraşmayı görev biliyorum. Siyasetle uğraşmayan vatandaşa vatandaş demem. Koyun derim. Sürü nereye giderse koyun oraya gider. Siyaset demişken gelelim İdris Naim Şahin’in durumuna… Arkadaş, üç dört ay kadar önce haberlerde izledik. Zavallı köylü Naim’e hoş geldin bakanım, diyor. Geldiğine çok sevindik. Bakan sevindiğini nereden bileyim diyor. Bakar mısın? Sevindiysen sevindiğinin belli et, mesela takla at. Vatandaş takla atamıyor, oyna o zaman diyor. Beyaz kirli sakallı, elleri nasırlı, üstü başı perişan garip köylü. Başlıyor oynamaya. Naim Bey, keyiften dört köşe... Devlet erkânı vatandaşı alkışlıyor. Garip amcam bütün saflığı ile oynamaya devam ediyor.

Sonrası önemli. Ülkenin doğusunda yaşanan bu olayı batıda; Muğlalı vatandaşlar protesto ediyor. Vatandaş dediysem benim gibi politik kişiler. TKP üyeleri. Aferin size gençler. Ellerine pankart alıyorlar. “Taklacı Bakan istemiyoruz!” diye yazıyorlar. Nede olsa faşizmde yaşıyoruz. Polis durur mu? Ne demek bakanı protesto? Vatandaş kim oluyor? Gösteri ve yürüyüş hakkı ne demek! Gençler aldırmıyor. Protestolarına devam ediyorlar. Ardından polis copu, biber gazı, tekme, tokat… Kameraların önünde gençler linç ettiler. Bir kısmını tutukladılar. Tutukluların arasında yoldan geçen iki vatandaş da yer alıyor.

Protestocu tutuklular bu gün mahkemeye çıkıyor. Suçları, bakana hakaret etmek, silah taşımak, suç aletini polise teslim etmemek… Silah dedikleri pankart sopası, mikrofon, yerden alınan taşlar… Neler neler arkadaş. Devlet gücünü eline geçiren vatandaşın tepesine biniyor. On dört genci 10 yıl hapisle yargılıyorlar. Ne dersiniz siz bu düzene. Faşizm değilse nedir bunun adı. Avrupa birliği Türkiye’deki faşizmi tarihe not etti. Naim ve arkadaşları küplere bindi. Binin bakalım. Binin vatandaşın sırtına. Gün gelir vatandaş da sizin sırtınıza binecektir. Umalım ki o günler gecikmesin.

Diğer bir konu arkadaşlar, 25 askerin ölümü… Afyon’da, asker ocağında, gecenin bir yarısı acemi askerler bomba sayıyor. Bu erler el bombası nasıldır, fünye nedir, nasıl çalışır bimez. Saat gecenin yarısı... Akıllara bir sürü soru geliyor. Gecenin bir yarısı neden bomba sayılır. Şudur budur, neyse… Bombalardan biri patlıyor mu? Afyon halkı sokağa dökülüyor. Deprem oldu sanıyorlar. Sabah olunca patlamanın nedeni anlaşılıyor. 25 acemi er ölmüş. Üç gün önce askere gitmiş erler bunlar.

Devletin yaptığı tek açıklama şu: Kaza oldu. Takdiri ilahi… Bir er yanlışlıkla bombanın pimini çekti. Askerlerin yakınlarına tazminat ödememek için şöyle demeye başladılar: Doğal afet gerçekleşti. Şehit dese, şehit parası ödeyecek. Kaza dese tazminat ödeyecek. En iyisi doğal afet diyelim dediler. Doğal afette bile vatandaşa yardım edilirdi eskiden. Şimdi sigorta var diyorlar. Çok seviyorsan gidip evladına sigorta yaptırsaydın. Hani birinci, ikinci cumhuriyet tartışmaları vardı ya… Tartışma doğruydu. Birinci cumhuriyeti yıktılar. İkinci cumhuriyette kimseni can güvencesi, iş garantisi yok.

Evlat deyince… Ergenekon davasından tutuklu bir öğretim üyesi var: Profesör Dr. Fatih Hilmioğlu. Hilmioğlu’nu Ergenekoncusun deyip tutukladılar. Profesör örgüt kurmuş, örgüt kuranlarla birlikte olmuş, Tayyip Erdoğan iktidarını yıkmak için plan yapmaktaymışlar. Tam o sırada yakalandılar. Güler misin ağlar mısın arkadaş. Tarihe biz de not düşelim. Bu ülkenin askerlerine, üniversite öğretim üyelerine, gazetecilerine, aydınlarına Erdoğan ve ekibi neler yaptı, bir bir yazalım. Bu acıları unutmayalım, unutturmayalım.

Sayın Hilmioğlu, evladını trafik kazasında kaybedince hapisten dört gün izin aldı. Profesörü gece evinde yatırmadılar. Kolundan tutup bu kez de Sincan Cezaevi’ne götürdüler. Adamcağız her sabah ceza evinden çıkıp evine gitti.  Etrafı polislerle çevrili olarak. Sanırsınız bir seri katildi. Bir an bile boş bırakmaya gelmezdi. Seri katili nasıl serbest bırakırsın. Nasıl bu gece, karının yanında kal dersin.  Karına destek ol, karı koca birlikte birbirinize destek olun. Aileyi birbirinden ayrılmayalım demediler. Hiç olmazsa bu gece. Ölen bir evladın hatırına saygı duymadılar. Ölüm acısını, evlat acısını hiçe saydılar. İsyanım var arkadaş. Kendimi gidip o savcıların ölünde yakasıya isyanım var. 

Hiç yorum yok:

SÖZCÜ GAZETESİNDEN SEÇME MAKALELER AÇ, İNDİR, OKU