18 Ekim 2012 Perşembe

BESNİLİ İSMET'İN ANLATTIKLARI


ESKİ DEVLET TİYATROSU OYUNCULARINDAN ADIYAMAN BESNİ DOĞUMLU İSMET’İN ANLATTIKLARI
Kaç gündür çantamın fermuarı kopuk dolaşıyorum. Ayakkabıcı bulmam lazım. Ayakkabıcılar çanta tamiri de yapıyor. Pardon efendim. Kısaca kendimi tanıtayım. Bendeniz Adıyaman Besni doğumlu emekli Devlet Tiyatroları oyuncularından İsmet. İsmet yazalım yeter. Konuşmaya, yazmaya korktuğum için daha fazlasını söyleyemem. Neme lazım. Başbakanımız koca bir avukat ordusuyla dolaşıyor. Çıkar biri şikâyet eder. İsmet derler, Başbakana hakaret etti.  Ayıkla pirincin taşını.
Şaka değil. Her yerde arıyorlar: Kim nerede başbakana küfür etti? Bir sürü yalaka var ortalıkta. Memurundan, savcısına varıncaya kadar ortalık yalaka kaynıyor.  İnanın 17 yaşındaki çocuğa bile başbakana hakaret suçundan ceza verdiler. Çocuk Başbakana Faceboock’ta hakaret etmiş. Faceboock’tan da korkar oldum. Vallahi de billahi de bıraktım, üyeliğimi sonlandırdım.  Diyorlar ki sosyal paylaşım siteleri faşist hükümetlerle anlaşma yapıyor.  Kişisel bilgilerimizi, şifrelerimizi faşistlere teslim ediyorlar.  Böylece istihbarat yetkilileri, Başbakana hakaret edenleri elleriyle koymuş gibi buluyor.
Vay be! Bu kadarını beklemezdim. Buradan seslenmek isterim: Ey Facebook, Ey Twitter, Ey Blogger yöneticileri! Sakın böyle bir şey yapmayın! İnsansanız yapmayın arkadaş! Bunu yaparsanız dünyanın demokratik gelişimine faydanız olmaz. Faşistlerle birlik olmayın. Oldunuz diyelim. Gün gelir siteleriniz kapanır. Kullananlar olmaz mı, olur ama itibarınız yerlerde sürünür. Bizi merak etmeyin. Halk yine haberleşmenin bir yolunu bulur. Her şeye rağmen yolumuza devam ederiz. Ne yapalım… Yeri gelir dumanla haberleşiriz. Yeri gelir ıslıkla haberleşiriz. İnsan yaratıcıdır. Hainlerin kucağında internet kullandığımızı anladığımız an yolumuzu değiştiririz. Yolumuz özgürlük yoludur. Özgürlüğe gitmeyen yolları kullanmayız. Facebook’ta yazamazsak başka yere yazarız. Yer bulamazsak dağlara taşlara yazarız. Denizlere, ırmaklara yazarız. Tanklara, toplara, tüfeklere yazarız. Daha önce yapmıştık, yine yaparız. Benden söylemesi. Bize bir şey olmaz. Olan teknolojiye olur. Teknolojinin hainlerin elinde ne hale geldiğini bir kez daha anlamış oluruz.
Derdim sosyal ağlar değil. Ne sosyal ağlarda ne hayatta kimseye hakaret etmedim, etmem de. Derdim demokrasiyle, düşünce özgürlüğüyle... Türkiye’de demokrasi yok... Avrupa 2011 Türkiye ilerleme raporunu okudunuz.  Ne diyor raporu yazanlar? Türkiye demokrasiden uzaklaşıyor diyorlar. Çok haklılar. Yaşayarak görüyorum. Demokrasimiz polis devletine doğru gidiyor değil… Gideceğimiz yere kadar gittik artık polis devletiyiz.  Milletvekillerimiz, basınımız demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalar içinde. Demokrasiyi yok edenleri görüyorlar, görseler de aldırmıyorlar. Herkes gelecek kaygısı için de. Ya ben de başbakanın bir emriyle işimden atılırsam korkusu içinde.  Atarlar. İnanın gözünüzün yaşına bakmıyorlar. Bir sürü gazeteci işsiz kaldı. Utanmasalar kendilerinden olmayan milletvekillerini bile işten atacaklar.
Niye milletvekili seçiyoruz anlamıyorum. Vekile gerek yok ki. Asıl olan başbakan. Başbakanın dışında kalanlara vekil diyoruz. Sıradan piyonlar. Milletvekili mi oldun? Yazık sana! Bol bol zılgıt yersin artık. Meclise gidersin başkanın emreder: Şu yasaya evet oyu ver! Tamam mı? Tamam başkanım! Hep beraber el kaldırın. El kaldırmayan hain ilan edilecek.
Hemen belirteyim: Yeni bir olay yaşandı. Bazı belediyeler yasayla kapatılmak isteniyor. Neymiş, büyük şehir belediyeciliğine geçilecekmiş. Güzel. Demokraside yaşasaydık vekiller, başkanlar aralarında tartışır, tartışma sonucunda ortak bir karar alınır. Yok öyle. Başkan ne dediyse herkes o yönde oy kullanacak. Vay anasını, demokrasiye bakın sayın seyirciler. Yeme de yanında yat.
Sadıklar kuruldu. İktidar partisinin bazı milletvekilleri salonda yok. Oylar sayıldı. Eee…  Bazı milletvekilleri olmadığı için yasa meclisten geçemedi. Cumhurbaşkanı isterse yasayı halkoyuna sunabiliyor. Ya da Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül diyecek ki, sayın vekiller, yasayı tekrar meclise gönderiyorum, bu kez adamlarınızı çağırın, onların da oyunu alın böylece yasa yeterli vekil oyuyla yasalaşmış olsun. Anlaştık mı anlaştık. Al Gül’üm ver Gül’üm.  Cumhurbaşkanı Başbakan demek, Başbakan Gül demek. Birinin isteği diğerinin isteği anlamına geliyor. Bu nasıl demokrasi ki…
Hepimiz tanığız. Cumhurbaşkanlığı makamı onay kurumu oldu. Bu da demokratik değil. İşin acı tarafı şu: İktidar partisinin çok önemsediği son yasa 8 milletvekili yüzünden geçemedi. Medya soruyor, kim bu milletvekilleri diyorlar. Flaş haber. Türkiye bu milletvekillerini öğrenmek istiyor. Kim başbakana karşı geldi? Kim emerleri dinlemedi. Alkışlamak için değil, yerden yere vurmak, rezil etmek için… Korkunç bir durum! Gelmeyen milletvekillerinden biri Hakan Şükür… Neredesin Hakan?
Hakan Şükür kim?  İktidar partisinin topçu milletvekili... Eski kalecilerden... Usta kaleci defalarca milli forma giymiş. Ceketi de aday gösterse seçtirebilen başbakanlardan olan Tayyip Bey Şükür’ü milletvekili yaptı. Kendi kendini milletvekili yapamazsan böyle olur. Azarı işitir oturursun. Bu günlerde Şükür’ün nerede olduğunu kimse bilmiyor? Hacca gitmiş olabilir diyenler var?
Şimdiden belirtelim; yandın sen Hakan Şükür. Bu günlerine şükredeceksin bak görürsün. Nasıl sen kimseye haber vermeden ortalıktan kaybolursun arkadaş. Kimsin sen? Kul değil misin? Hangi siyasi vasfın seni milletvekili yaptı. Hangi mücadeleyi vererek o kodluğa oturdun. Hak etmediğin yere oturursan o yer sana batar.  Birileri sürekli koltuğunla oynar. Maymuna çevirirler adamı. Aslan gibi kaleciydin. Futbol tarihinde adın vardı. Başbakanın kedisi oldun arkadaş. Önüne mama konmuş bir kedi oldun.

Hiç yorum yok:

SÖZCÜ GAZETESİNDEN SEÇME MAKALELER AÇ, İNDİR, OKU