ESKİ DEVLET TİYATROSU OYUNCULARINDAN
ADIYAMAN BESNİ DOĞUMLU İSMET’İN ANLATTIKLARI
Kaç gündür çantamın fermuarı kopuk
dolaşıyorum. Ayakkabıcı bulmam lazım. Ayakkabıcılar çanta tamiri de yapıyor.
Pardon efendim. Kısaca kendimi tanıtayım. Bendeniz Adıyaman Besni doğumlu
emekli Devlet Tiyatroları oyuncularından İsmet. İsmet yazalım yeter. Konuşmaya,
yazmaya korktuğum için daha fazlasını söyleyemem. Neme lazım. Başbakanımız koca
bir avukat ordusuyla dolaşıyor. Çıkar biri şikâyet eder. İsmet derler,
Başbakana hakaret etti. Ayıkla pirincin
taşını.
Şaka değil. Her yerde arıyorlar: Kim nerede
başbakana küfür etti? Bir sürü yalaka var ortalıkta. Memurundan, savcısına
varıncaya kadar ortalık yalaka kaynıyor. İnanın 17 yaşındaki çocuğa bile başbakana
hakaret suçundan ceza verdiler. Çocuk Başbakana Faceboock’ta hakaret etmiş.
Faceboock’tan da korkar oldum. Vallahi de billahi de bıraktım, üyeliğimi
sonlandırdım. Diyorlar ki sosyal paylaşım
siteleri faşist hükümetlerle anlaşma yapıyor.
Kişisel bilgilerimizi, şifrelerimizi faşistlere teslim ediyorlar. Böylece istihbarat yetkilileri, Başbakana
hakaret edenleri elleriyle koymuş gibi buluyor.
Vay be! Bu kadarını beklemezdim. Buradan
seslenmek isterim: Ey Facebook, Ey Twitter, Ey Blogger yöneticileri! Sakın
böyle bir şey yapmayın! İnsansanız yapmayın arkadaş! Bunu yaparsanız dünyanın
demokratik gelişimine faydanız olmaz. Faşistlerle birlik olmayın. Oldunuz
diyelim. Gün gelir siteleriniz kapanır. Kullananlar olmaz mı, olur ama
itibarınız yerlerde sürünür. Bizi merak etmeyin. Halk yine haberleşmenin bir
yolunu bulur. Her şeye rağmen yolumuza devam ederiz. Ne yapalım… Yeri gelir
dumanla haberleşiriz. Yeri gelir ıslıkla haberleşiriz. İnsan yaratıcıdır.
Hainlerin kucağında internet kullandığımızı anladığımız an yolumuzu değiştiririz.
Yolumuz özgürlük yoludur. Özgürlüğe gitmeyen yolları kullanmayız. Facebook’ta
yazamazsak başka yere yazarız. Yer bulamazsak dağlara taşlara yazarız.
Denizlere, ırmaklara yazarız. Tanklara, toplara, tüfeklere yazarız. Daha önce
yapmıştık, yine yaparız. Benden söylemesi. Bize bir şey olmaz. Olan teknolojiye
olur. Teknolojinin hainlerin elinde ne hale geldiğini bir kez daha anlamış
oluruz.
Derdim sosyal ağlar değil. Ne sosyal
ağlarda ne hayatta kimseye hakaret etmedim, etmem de. Derdim demokrasiyle,
düşünce özgürlüğüyle... Türkiye’de demokrasi yok... Avrupa 2011 Türkiye
ilerleme raporunu okudunuz. Ne diyor
raporu yazanlar? Türkiye demokrasiden uzaklaşıyor diyorlar. Çok haklılar. Yaşayarak
görüyorum. Demokrasimiz polis devletine doğru gidiyor değil… Gideceğimiz yere
kadar gittik artık polis devletiyiz. Milletvekillerimiz,
basınımız demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalar içinde. Demokrasiyi yok edenleri
görüyorlar, görseler de aldırmıyorlar. Herkes gelecek kaygısı için de. Ya ben
de başbakanın bir emriyle işimden atılırsam korkusu içinde. Atarlar. İnanın gözünüzün yaşına bakmıyorlar.
Bir sürü gazeteci işsiz kaldı. Utanmasalar kendilerinden olmayan milletvekillerini
bile işten atacaklar.
Niye milletvekili seçiyoruz anlamıyorum.
Vekile gerek yok ki. Asıl olan başbakan. Başbakanın dışında kalanlara vekil
diyoruz. Sıradan piyonlar. Milletvekili mi oldun? Yazık sana! Bol bol zılgıt
yersin artık. Meclise gidersin başkanın emreder: Şu yasaya evet oyu ver! Tamam
mı? Tamam başkanım! Hep beraber el kaldırın. El kaldırmayan hain ilan edilecek.
Hemen belirteyim: Yeni bir olay yaşandı.
Bazı belediyeler yasayla kapatılmak isteniyor. Neymiş, büyük şehir
belediyeciliğine geçilecekmiş. Güzel. Demokraside yaşasaydık vekiller,
başkanlar aralarında tartışır, tartışma sonucunda ortak bir karar alınır. Yok
öyle. Başkan ne dediyse herkes o yönde oy kullanacak. Vay anasını, demokrasiye
bakın sayın seyirciler. Yeme de yanında yat.
Sadıklar kuruldu. İktidar partisinin bazı
milletvekilleri salonda yok. Oylar sayıldı. Eee… Bazı milletvekilleri olmadığı için yasa
meclisten geçemedi. Cumhurbaşkanı isterse yasayı halkoyuna sunabiliyor. Ya da
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül diyecek ki, sayın vekiller, yasayı tekrar
meclise gönderiyorum, bu kez adamlarınızı çağırın, onların da oyunu alın
böylece yasa yeterli vekil oyuyla yasalaşmış olsun. Anlaştık mı anlaştık. Al
Gül’üm ver Gül’üm. Cumhurbaşkanı
Başbakan demek, Başbakan Gül demek. Birinin isteği diğerinin isteği anlamına
geliyor. Bu nasıl demokrasi ki…
Hepimiz tanığız. Cumhurbaşkanlığı makamı
onay kurumu oldu. Bu da demokratik değil. İşin acı tarafı şu: İktidar
partisinin çok önemsediği son yasa 8 milletvekili yüzünden geçemedi. Medya
soruyor, kim bu milletvekilleri diyorlar. Flaş haber. Türkiye bu milletvekillerini
öğrenmek istiyor. Kim başbakana karşı geldi? Kim emerleri dinlemedi. Alkışlamak
için değil, yerden yere vurmak, rezil etmek için… Korkunç bir durum! Gelmeyen
milletvekillerinden biri Hakan Şükür… Neredesin Hakan?
Hakan Şükür kim? İktidar partisinin topçu milletvekili... Eski
kalecilerden... Usta kaleci defalarca milli forma giymiş. Ceketi de aday gösterse
seçtirebilen başbakanlardan olan Tayyip Bey Şükür’ü milletvekili yaptı. Kendi
kendini milletvekili yapamazsan böyle olur. Azarı işitir oturursun. Bu günlerde
Şükür’ün nerede olduğunu kimse bilmiyor? Hacca gitmiş olabilir diyenler var?
Şimdiden belirtelim; yandın sen Hakan Şükür.
Bu günlerine şükredeceksin bak görürsün. Nasıl sen kimseye haber vermeden
ortalıktan kaybolursun arkadaş. Kimsin sen? Kul değil misin? Hangi siyasi
vasfın seni milletvekili yaptı. Hangi mücadeleyi vererek o kodluğa oturdun. Hak
etmediğin yere oturursan o yer sana batar.
Birileri sürekli koltuğunla oynar. Maymuna çevirirler adamı. Aslan gibi
kaleciydin. Futbol tarihinde adın vardı. Başbakanın kedisi oldun arkadaş. Önüne
mama konmuş bir kedi oldun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder