BODRUMLU SİMİT USTASI ÖKSÜZ İBRAHİM’İN ANLATTIKLARI
Bendeniz bildiğiniz simitçiyim. Daha doğrusu fırıncıyım.
Simidi fırın sahibi satıyor. Ben ateşin karşısında simit pişiriyorum. Öksüz
İbrahim olarak tanınmamın nedeni kimim kimsem olmaması… Ortaokuldan sonra
okumadım. Kendi kendimi yetiştirdim. Bazı günler elime geçen bütün köşe
yazılarını okurum.
Neden iktidar partisinin kongresini bana sordunuz diye
sormayacağım. Siyasetten anlamam ama yine de birkaç şey söylemek isterim.
Birincisi Sayın Başbakan Tayyib Bey, kongresine bütün gazete mensuplarını
almalıydı. Bu yapılmadı. Bir başbakan bunu yapmamalı. Başbakan dediğimiz kişi
bir kesimi temsil etmez, toplumun her kesimini temsil eder.
Aslında başbakanın basından istediği şeyler çok açık: Beni
eleştirmeyin. Benimle ilgili övücü şeyler söyleyin istiyor. Kimse kendisini
eleştirmesin istiyor. Böyle bir şey olamaz. Cahil ve olgun olmayan insanlar
bunu ister. Bütün gazeteciler başbakanı sevmek zorunda değil. Ben de sevmek
zorunda değilim. Başbakan da kendisini sevmeyenleri sevmek zorunda değil.
Yalnız şu unutulmamalı: Başbakan bazı kesimleri sevmese de
herkese eşit mesafede durmak zorundadır. Alevileri sevmeye bilir, solcuları,
sosyalistleri, ateistleri, gayrimüslimleri… Şudur budur. Olabilir. Şahıs olarak
buna hakkı var ama devlet başkanı olarak hiçbir kesime yakın durmamalıdır.
Kendinden olmayana düşman olmak büyük devletlere yakışmaz. Ne Roma, ne Bizans,
ne Osmanlı kendinden olmayana düşmandı. Padişahlık, Krallık dediğimiz
rejimlerde bile yönetenler toplumun her kesimine eşit durulması gerektiğini
bilirdi. Ancak faşist iktidarlar kendinden yana olmayanlara düşman olur. Yeminle
söylüyorum, başbakanın böyle bir görüntüsü var.
Şahsen kendisinden korktuğumu açıkça söylemek zorundayım.
İsmimi açıklarsanız yarın başıma neler gelir bilemem. Fırıncı Rasim abi işime
son verebilir. Başbakanı sevmeyen bir sürü gazeteci hapse atıldı. Yalan mı?
Başbakan arkasında büyük bir avukat ordusuyla dolaşıyor. Falanca bana yan
bakıyor, falanca kişilik haklarıma saldırdı, falanca karikatürümü çizdi,
filanca hakkımda kitap yazdı. Avukat ordusu tetikte bekliyor. Mahkemelere
dilekçeler yağıyor. Hakimler başbakanın emrinde… Şeker hastası olduğum için
fazla konuşamıyorum. Sinerlerim bozuluyor. Bir iki şey daha söyleyip kapatacağım. Böyle bir
ülkede gazetecilere ambargo konmasına şaşmamak lazım...
Kürt meselesine gelince. Leyla Zana başbakanın bu sorunu
çözebileceğini söyledi. Nasıl etti bu lafı anlamadım. Keşke Kürt sorunu
çözülse… Kim çözerse çözsün başım üstüne. Yemin ediyorum ben de Tayyibci
olurum. PKK ile görüşme yapacaklarmış.
Hatırlayın daha altı yedi ay kadar önce Oslo görüşmesini inkâr ediyorlardı.
Kanıtlamazsanız şerefsiz olursunuz diyenler kimlerdi. Olay kanıtlandı. Şimdi ne
diyorlar. Görüştük, yine görüşeceğiz diyorlar. Görüşün. Yanlış yoldasınız. Bu
görüşmeden bir şey çıkmaz.
Neden çıkmaz derseniz o da şudur: Kürt sorunu ne PKK ile ne
başka birileriyle görüşerek çözülür. Kürt sorunu demokrasiyle çözülür.
Demokrasiye inanan bir lider bu sorunu çözebilir. Tayyip Bey Türkiye’ye
demokrasi getirebilir mi? Gazetecileri hapse atan biri nasıl demokrasi
getirecek?
Amerika’da demokrasi nasıl işliyor. Avrupa’ya bakacaksın.
Aklını kullanacaksın. Gerçek demokrasinin ne olduğunu bilenlerle oturup
kalkacaksın. Atatürk yaşasaydı bütün hukukçuları, demokrasiden anlayan
profesörleri toplardı. Güzel bir içki masası kurardı. Başlarlardı sohbet
etmeye. O sohbetler gerçeğe dönüşürdü. Ülkede hangi kesim neden rahatsız?
Kürtler ne istiyor? Devletin görevi herkesin dininde, kültüründe, eşit ve özgürce
yaşamasına olanak tanımaktır. Başbakanın derdi dindar nesil yetiştirmek.
Devlet, hiç bir dine, hiç bir kesime yakın durmayacak. Devletin tek görevi,
farklı kültürlerdeki, inançlardaki insanların huzur için de yaşamasına yardımcı
olmak! Bunu yazın. Tayyip Bey’e benden selam. Otursun biraz demokrasi çalışsın.
PKK kim? Onun da demokrasiden haberi yok. İki demokrasi
fukarası bir araya gelecek, demokratik yöntemlerle Kürt sorununa çare bulacak.
Bulamazlar. Güçleri yetmez. Çözüm için demokrasi kültürü lazım. Demokrasinin
içselleştirilmiş olması lazım. Bunun dışında bir çözüm yok. Demokrasiyi kuran PKK
sorununu çözer. Alevi sorununu çözer. Olası sorunlara kendiliğinden çözüm
bulunmuş olur.
Toplumsal sorunları azaltmak için halkın demokrasiye
katılımı tam olacak. Devlet halkın demokrasiye katkı sağlaması için kanallar
açacak. Düşüncenin açıklanması suç olmayacak. Bir simitçi olarak bu gün ben
bile fikrimi özgürce dile getirmekten korkuyorum. Neden? Çünkü herkes parti
yalakası olmuş, herkes iktidar partisinden korkar olmuş. Koca koca gazetelerin
patronları, başbakanın bir emriyle köşe yazarını kapı dışarı ediyor.
Tekrar söylüyorum. Lütfen adımı açıklamayın. Çocuklarım var.
Yarın Rasim amcayı arayan olur. Sustur şu simitçi bozuntusunu derler. Savcıdan,
avukattan korkarım ben. İşten atılmama yeter bu. Başbakanın sustur dediği adama
kim iş verir? Şaka değil gerçek. İnanın
durum çok kötü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder